İlmihal: Defter, Hesap, Mükâfat ve Cezâ

İlmihal: Defter, Hesap, Mükâfat ve Cezâ
Mahşerde bütün yaratılmışlar toplanacak ve hep melekler saf saf durup adâlet dîvânı kurulacak ve herkese ömrünü nereye ve malını nereden kazanıp nerelere harcamış olduğunu sorulacaktır.
    Önce Cebrâil aleyhisselâm dâvet olunur. İlâhî dîvânın heybetinden titreyerek geldiğinde Cenâb-ı Hak: "Benim sana emânet eylediğim emirleri ne yaptın?" deyince: "Peygamberlere tebliğ ettim," diyecek ve peygamberlerden  sual olduğunda,
onlar da: "Yâ Rab, o bize tebliğ etti, biz de ümmetlerimize tebliğ ettik." diyecekler.
    Kirâmen kâtibînin dünyada yazdıkları defterler dağıtılıp sâhiplerine verilecek, herkes amel defterini okuyup dünyâda iken ne işlemiş ise tamâmen yazılmış olduğunuj görecek ve bir bir hesâbları görülecektir. Cenâbı-ı Hakk o gün her mazlûmun
hakkını zâlimden alıverecektir. Şöyle ki biri zâlimin hayrından mazlûmun hakkı miktarını alıp mazlûma verecek ve eğer zâlimin hayırlı ameli yok ise mazlûmun hakkı kadar günâhını zâlimin üzerine yükletecektir. Hayvanların hakları da verilecektir.
Şöyle ki biri diğerini dürtmüş ise o da onu dürtmekle hakkını alacaktır.
    O gün herkes "Nefsî, nefsî " diyerek kendi başının çâresini arar ve her kimde az çok hakkı var ise ister. Kişi kardeşinden, anasından ve babasından kaçar.
    Şehîdlere gelince, onlar cân verip Cennet almışlar ve Hak Teâlâ ile hesaplarını kesmişler iken onlar da kul hakkıyla hesâba çekilirler.
    Mahşerde mîzan kurulacak ve herkesin amelleri tartılacaktır. Sevabı ağır gelenlere Cenâb-ı Hakk Cennet ile Cemâli ile lütuf ve ihsan eyleyecek, günâhı ağır gelenler Cehennem'e gireceklerdir. Ancak Cenâb-ı Hakk'ın sırf lütuf ve keremi ile
affeylediği yâhud bir taraftan şefaât edilenler Cehenneme girmekten kurtulur. Cennete girerler.
   Cenâb-ı Hakk, hayırlı ameli ile günahları denk olan mü'minlere de merhemet eyler. Onlar bir müddet 'Arâf'ta bekledikten sonra onnlarda Cennet'e giderler.

MÜ'MİN ŞEFKATİ 
    Allah Teâlâ'ya en yakın kullar O'nun mahlûkatına da o nisbette yakın ve şefkatli olurlar. İlâhî rahmetten nasibi çok olanlar, o derece başkalarına fayda verirler. Onlar, haksız yere değil insanlara, hayvanlara bile eziyet etmezler. Bütün yaptıkları
ya adalet ya rahmettir. Müttaki müminlerde galip olan hal, rahmet ve şefkattir.
    Her müminden beklenen şey, kimseye bir iyilik yapamıyorsa en azından kötülük ve eziyetten elini çekmesidir. Azıcık imanı olan kimsenin edebi budur. Resûlullah Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vessellem) beyanlarıyla: "İman yetmiş küsur şubedir.
En üstün kısmı 'lâ ilâhe illallah' şehadetini söylemek, en alt derecesi ise yolda insanlara eziyet veren bir şeyi gidermektir. Hayâ da imandan bir şubedir."

KÜLFETSİZ MİSAFİRLİK
    Misafir ağırlama bahsinde şöyle bir örnek anlatılır: Ashâb-ı kirâmdan Câbir b. Abdullah'a (radıyallahu anh) bir misafir geldi. O da sofraya yalnızca ekmek ve sirke koydu. "Eğer külfetten menolunmasaydık, ben de külfete katlanır size daha başka
şeyler hazırlardım" dedi.
    Misafir de istekte bulunmayıp mevcut ikrama razı olmalıdır. Hz. Ali (radıyallahu anh) kendisini misafirliğe davet edeni uyarmış, "Günlük yemeğin neyse onu ikram edecek, onunla beni ağırlayacaksın" şartını koşmuştur.
    Bununla birlikte külfet, kişilerin maddi gücüne göre değişir. Kimi ikram, bir ailede külfet ve israf sayılırken, diğer bir aileye bundan daha fazlası bile külfet olmayabilir.

KALP KIRAN DERVİŞ
    Şah-ı Nakşibend hazretlerinin (kuddise sırruhû) dervişlerden biri, köyündeki adamlardan biriyle kavga edip onun kalbini kırdı. Sonra mürşidini ziyaret için Buhara'ya gelip huzura çıktı. Fakat mürşidi Şah-ı Nakşibend hazretleri ona ne bir iltifat etti
ne bir alaka gösterdi.
   Günler böyle geçmeye başladı. Derviş, Şah-ı Nakşibend hazretlerinin iltifatını kazanmak için çırpınıyordu. Bir gün mürşidinin huzuruna çıkıp gözyaşları içinde yalvardı. Şah-ı Nakşibend hazretleri  (kuddise sırruhû) ona şöyle buyurdu:
    -  Köyüne dön, incittiğin adamın gönlünü al, hatırını hoş et, ondan sonra gel! Bunu yapmadıkça seni sohbetime alamam!
    Dervişin sohbet halkasına tekrar kabul edilmesi kalbi kırılan adamdan özür dilenip rızası alındıktan sonra gerçekleşti.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski